“Böğürtlen dikeniyle çevrili bahçelere gizlice girdiğimizde her yanımız çizilirdi; alasulu kayısıları, korukları ceplerimize doldurup kuytu köşelerde yerken, çoğu kez Bekir Amca'ya yakalanırdık. O gün yine suçüstü yakalanmıştık. Korkuyla eve döndüğümde herkes eyvandaydı. Köy muhtarı kekeleyerek babamın gönderdiği mektubu okuyor, bir yandan da Kürtçe'ye çeviriyordu...
Annemle oturup ağladık. Babam, bana çıkışarak, 'Bak gelecek yıl okula gideceksin. Sana Türkçe öğreteceğim. İstersen başlayalım.'
'Babam evde yok,' cümlesini ezberletirken katıla katıla gülmeye başladık... Kadınların arasında ürkekti annem. Herkes, hatta çirkin cüce kadın bile, anneme Türkçe öğretme çabası içindeydi.
Bu koca kent, muhtarın radyosundaki Ankara mıydı Atları, inekleri 'Makaram sarı bağları' söyleyen kadın yoktu.“
çeşitli dillere çevrilen kitaplarıyla yalnız Türkiye'ye değil, Avrupa'ya da öykücülüğünü sevdiren Suzan Samancı, Reçine Kokuyordu Helin'de yer alan on beş hikaye ile yaşadığı coğrafyanın kokularını, tatlarını, insanlarını anlatmaya devam ediyor. Nicedir “Orası“ diye kodladığımız bu topraklarda kendine has sıcak, insancıl, sloganlaşma tuzağına düşmeyen anlatımıyla öykülerde hayat buluyor.
Kullanıcı Yorumları